Kendi yalnizligimla çok bogustum ben, kendimden pek çok "ben" yarattim sonunda hangisinin hammadde oldugunu unuttum, ömrü bir kelebek kadar olan mutluluklara sarildim çogu zaman, bazen de findik kabugunu doldurmayacak acilari birbirinin ucuna ekledim ve bir zincir yarattim, onu kalbime bagladim ki aci çeksin büyüsün kirsin tüm tabulari, kutsal gelenleri, özgürlessin, ama her sabah kalktigimda biraz daha umursamazdim düne göre, ertesi güne ragmen, daha az özgürdüm, kendimi kendi yarattigim o altin kafese hapsetmistim, parmakliklarin isiltisi gözümü öyle kamastiriyordu ki dünyayi da öyle isiltili zannediyordum. Farkettim ki ben kendimi anlatmaya çalisirken saklamaya çalisiyordum aslinda, beni ben yapanlari, kimligimi, dünümü ve yarinimi..
Ben o dondurucu soguk yüzüme çarpmasa o sahneye ayak basmazdim bile. Gerçeklesmeyen hayallerin hayaletleri kösebaslarinda dolasmasa ve yarinimi karartmasa bulamazdim yolumu, asla yakmazdim bana rehberlik edecek o mumu. Neyi özledigimi bilmeden özlüyorum bir seyleri, hem de çok. Yer yüzündeki her karaya ayak basmak, her çiçegi koklamak, her dili konusmak, herkesi tanimak, her denizde yüzmek, her daga tirmanmak istiyorum.Bazen günes olmak istiyorum herkesin gününe dogabilmek, bir seyleri degistirebilmek, her seye tepeden bakabilmek adina.
Klise cümlelerimi, sadece 1 saniyeligine anlamli gelen tüm cümleleri, "ben" özneli, anlamsizligini gizlemek adina sayfalarca süren o uzun cümleleri gömmek istiyorum bir yerlere, en derinlere. Ama ben onun üzerine bir parça toprak attigimda o daha fazla büyüyor, yeseriyor, kocaman bir agaç oluyor ve karartiriyor tüm dünyayi, benim dünyami.
Yagmur yagiyor, penceremi dövüyor damlalar. Ve ben dünyanin en mutlu insaniyim, çünkü biliyorum ki bu yazi zaten daha önce yazildi. Bu hayat daha önce yasandi. Bütün asklar özeldi, bütün arkadasliklar degerliydi, bütün anilar özlenirdi. Her insan kendini bir bütünün parçasi olarak görürdü, o olmasa o bütün varolmazmis gibi ve de ilginçtir ki herkes kendi bütünün merkezinde bulunurdu. Anliyorum bunu ilginç degil aslinda, her sey siradan, anlamsiz gelen her sey anlamli, anlamli gelenlerse bir o kadar saçma. Sasiriyorum çogu zaman her seye, bazen de öylesine olagan ki her sey.
Öyleyse sen sadece o kaldirimlarda, issiz sokagin terkedilmis evlerinde, o evlerin pencerelerinde perdelerinde, sokak lambalarinda, üzerime çöken gökyüzünde, beni sirilsiklam eden yagmurda, içimi isitan güneste gizli degilsin…Ben herkesim, ben hiçkimseyim, sen de öylesin. Seni sen yapanlar çok farkli, seni sen yapanlar hep ayni.
Tüm farkliliklar birbirinin tekrari, kopyasi…
Ben o dondurucu soguk yüzüme çarpmasa o sahneye ayak basmazdim bile. Gerçeklesmeyen hayallerin hayaletleri kösebaslarinda dolasmasa ve yarinimi karartmasa bulamazdim yolumu, asla yakmazdim bana rehberlik edecek o mumu. Neyi özledigimi bilmeden özlüyorum bir seyleri, hem de çok. Yer yüzündeki her karaya ayak basmak, her çiçegi koklamak, her dili konusmak, herkesi tanimak, her denizde yüzmek, her daga tirmanmak istiyorum.Bazen günes olmak istiyorum herkesin gününe dogabilmek, bir seyleri degistirebilmek, her seye tepeden bakabilmek adina.
Klise cümlelerimi, sadece 1 saniyeligine anlamli gelen tüm cümleleri, "ben" özneli, anlamsizligini gizlemek adina sayfalarca süren o uzun cümleleri gömmek istiyorum bir yerlere, en derinlere. Ama ben onun üzerine bir parça toprak attigimda o daha fazla büyüyor, yeseriyor, kocaman bir agaç oluyor ve karartiriyor tüm dünyayi, benim dünyami.
Yagmur yagiyor, penceremi dövüyor damlalar. Ve ben dünyanin en mutlu insaniyim, çünkü biliyorum ki bu yazi zaten daha önce yazildi. Bu hayat daha önce yasandi. Bütün asklar özeldi, bütün arkadasliklar degerliydi, bütün anilar özlenirdi. Her insan kendini bir bütünün parçasi olarak görürdü, o olmasa o bütün varolmazmis gibi ve de ilginçtir ki herkes kendi bütünün merkezinde bulunurdu. Anliyorum bunu ilginç degil aslinda, her sey siradan, anlamsiz gelen her sey anlamli, anlamli gelenlerse bir o kadar saçma. Sasiriyorum çogu zaman her seye, bazen de öylesine olagan ki her sey.
Öyleyse sen sadece o kaldirimlarda, issiz sokagin terkedilmis evlerinde, o evlerin pencerelerinde perdelerinde, sokak lambalarinda, üzerime çöken gökyüzünde, beni sirilsiklam eden yagmurda, içimi isitan güneste gizli degilsin…Ben herkesim, ben hiçkimseyim, sen de öylesin. Seni sen yapanlar çok farkli, seni sen yapanlar hep ayni.
Tüm farkliliklar birbirinin tekrari, kopyasi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder