27 Eylül 2009 Pazar

...

doğduğundan beri orda, yanında,yakınında,evinde olan birini düşün. şimdi de bidaha asla orda olamicanı düşün. bunu düşünmek çok garip hissettiriyor. 'bidaha asla..' ile başlayan cümleler çok can yakıyo. sadece bekleyip hiçbişi yapamamak insana kendini bokmuş gbi hissettiriyo.beklenen şey böyle bişey olunca beklemek işkencenin en büyüğü.
kendini alıştırmak diye bişey yok. sadece güçlü olmaya çalışmak var.
ölüm anlaşılmıyo. ölüme alışılmıyo. ölüm sadece yaşanıyo..

25 Eylül 2009 Cuma

oldu, olur, ve olacak.

İnsan kendisinin efendisi olduğuna inanmak istemiyor.Daha doğrusu bu ağır birşey.

Yani, yaptığın ve düşündüğün her şeyin sorumlusu olmak. ınsan hemen üleştirmek istiyor onu, biraz kader kıza, biraz gen oğlana, kalanı da sağa sola komşuya. ‘Oh' demek istiyor, ‘sırt üstü bıraktım kendimi, artık nereye gidersem söz akıntının'. Ben de bunlardanım. Kendini yaprak zannedenlerin teslimiyetinden gelen huzur nasıldır bilirim. Fakat, hayatı anlamak bana nasip değil. Bazı oluyor ki, bir düşüncenin kıskıvrak elime geçtiğini görüyorum. Direksiyonu kırıp, ona uğramıyorum ve bunun zevki başka şeyde yok.

Kelimelerle düşünceler çok haşir neşir olduğuna göre, lügatımdan çıkarmak istediğim kelimeler var. Tabi ki ilki, diyalogların piri ‘suçlama cümleleri'. Tahammülüm yok onlara. Ve ne yazıktır ki, konuşmalarımızın yüzde yetmişi gizli açık suçlama cümlelerinden oluşuyor. Ya kendimizi ya da karşımızdakini. Bir küçük test yaparsak, bunlar olmadan konuşmalarımızın azaldığını görürüz. Bu da çok yazık. Çünkü insanın içini buran, burum burum yapan bir şey suçlamak da suçlanmak da.

Diğer çıkarmak istediğim kelimeler: Olmadı, olamaz ve olmayacak. Bu üçlüyü gerçekten sevmiyorum. Bir kere olmadıysa, olmadı. Artık şu an dönüp dönüp arkadaki olmamışa bakıp, önümüzdeki duvara direğe toslamak çok saçma. Olamaz da insana bol bir laf. Çünkü her şey oluyor. Oldurtulabilir. ‘Olmayacak'sa, ne fenası! ınsanın hayalini kurutuyor. Biliyorum ‘neşe', geyik muhabbeti ve hafiflikten müebbet hapis yatıyor. Ama illa da yerine suç ve ceza koymaya gerek yok. Lügattan silinsin bunlar.

Yerlerindeki boşluklara: Oldu, olur ve olacak koyalım. Bunların iyi manada olanlarını. Daha önce söylediğim gibi, kelimelerin direksiyonunu kırarak, düşünceye hükmetmek mümkün. Geçenlerde olmamış bir şeyi düşünürken buldum kendimi. Bastırmışım gidiyorum ‘olmadı' otoyolunda. Derken bir u yaptım, bir saptım ‘ama bu oldu, hem bu da su da o da oldu'ya. Bir hız geldi üstüme. Ha, dedim bu kadar basitmiş. Bir tür kas çalışması. Yapın bi bakın.
Her şey çok güzel olucak.

N.K.

whats on ur mind?

facebook sormaktan bıkmadı bu soruyu.istisnasız her gördüğünde soruyo. aklımda ne var??
eğer ben aklımdakini yapmicaksam aklımda olan şeyin ne önemi var? İnsan aklına eseni yapınca böle hayal alemlerine dalıyo bide bunu sürekli yapınca sürekli o alemlerde gezinmiş oluyo. gerçeklikten uzaklaşıyo hatta belki. ve evet. hayallere dalıp dalıp gerçeği hayali birbirine karıştırıp durmam bundan.öyleyim.ben böyleyim.

23 Eylül 2009 Çarşamba

.balık objektif

ben geçen günlerde yada belki de dün belki yarındanda yakın bi zamanda bişi okumuştum. şimdide blokuma girip de o güzide eser,o kulağımın pasını alıveren şarkı çalmaya başlayınca aklıma geldi. bi hanım kızımız yazmış. demiş ki; hani sayfalarınıza şarkılar ekliyosunuz bu da yetmez gbi bunları giriş yapınca kendiliğinden çalsın diye ayarlıyosunuz ya, işte ben o saniye o sayfayı terk etmek hiçbişey okumamak istiyorum ve direk escape e basıyorum' demiş..(bunları da daha saldırgan bi tavırla uslubu bozarak söylemiş tabi) şimdi sayın hanım kız.. yani suç bizde biz sana haber vermeyi unutmuşuz. ama işte o yazılar o kakaralar kikiriler espriler şakalar komiklikler filan varya bu insanların bloggerlara yazdıkları hani.. onlar.. işte onlar sen oku diye yazılmadıııığ :(
bunu söylemek benim için de çok zor ama atlatırsın sen buna da alışırsın aslansın kaplansın koçsun bi kere sen.

yani şaka bi yana.. cidden garip insanlar var ya. kardeşim güzel kardeşim sana ne bunlardan ya? yani diyorum iyi insan olucam kimseye laf etmicem ağzımı açmicam sakin davranıcam hep filan diye ama.. yok.. inan çok zor. hele bide böyle blogger larını açınca şarkılar çalınca ordan kulaama kulaama.. ben nasıl iyi insan olayım nasıl olmadık şeylere burnumu sokmadan durayım boş vakitlerimde onun bunun hayatlarını irdeleyip düşününp durmayayım da nabayım ben boş beleş bi insanın tekiyim' dediniz de ben mi duymadım, ondan mı şaşırıyorum. pardon pardon tmm ozmn.. yine kabahat bende, affola merve affola...

15 Eylül 2009 Salı

blogger'a kuma geldi twitter

her ne kadar twitter meydanlarında fazlaca at koşturur olsamda senin yerin ayrı blogger. twitter arkadaş sense dostsun benm için, uzun zaman görüşmesende yeri hep ayrı kalan görüşünce kaldığı yerden devam ediveren dostluklardan bu. ehaeheuh. muck. (bloğa öpücük atmak?)

8 Eylül 2009 Salı

'he's just not that into you' adlı filmi sonunda izledim az önce. ehah eğlendirirken çaktırmadan düşündürüp bi lan!bak hakket ama yaa! dedirten bir film imiş kendisi. ama scarlett johansson a bi uyuz oldum nedendir bilinmez. 'sahip olduğu tek şey görüntüsü' hissiyatı uyandırdığı için belkide, benim beynim yok der gbi bakıyo hatun.

itiraf.com

değer biçtiğin, önem verdiğin bi şeyin bi anda ilgi alanından tamamen çıkması o şeyin hacmine büyüklüğüne bağlı olan boşluklar doğuruyor.
güzel yanı da,neyle doldurcağına karar vermekte özgürsün!
neyse gitmem gerek. malum doldurulcak boşluklarım,düzenlenicek dosyalarım var:)

4 Eylül 2009 Cuma

floating in space.

belki de; "ben evet bi ara öldüm ama şimdi yeniden aranızdayım,geçti" demeliydim. belki de en azndan bi süre ölmüş gbi yapmalıydım. ama yapmadım. ama ölmedim..

kafam dağınık.. planlar dağınık, günüm dağınık, odam dağınık...

öyle bi dağınıklık ki bi dakka ben bi üzülüp geliyorumun bile farkına vardırmıyor. sanki dağınıklığa,oraya buraya saçılmış şeylerin altına saklamışım kamufle etsin diye herşeyi. oyüzden bu kalabalık gidince ortaya ne çıkcaanı tam olarak kestiremediğimden toplamaya da korkuyorum.. belki.

odamdayım. karşımdaki kütüphanenin en alt rafından Bun Design poşetli kırmızı paketli şey bana uyuz uyuz sırıtıyo.keşke 13 üncü katta filan oturuyo olsaydım da boşluğa doğru fırlatabilseydm onu. görmezden geliyorum bunun yerine. 'ne var be?! ' diip önüme dönüyorum daha çok..

kızgın mıyım? biraz kimsesiz bi kızgınlık..üzgün müyüm? okadar çok değil.. kırgın mıyım? bir hayli..

ve sorsanız sen olsan hangisini seçerdn diye.. cevap veremezdim..bunlar siyam ikizleri gbi. ayıramıyosun. birini çekince diğeri de geliyor..

önümü pek göremiyor olabilirim. düneyse zaten bakamıyorum, bakmak istemiyorum.
ama biliyorum. bunlar hep olur.. hep de geçer..

' GEÇTİ ' anonsu... gelirken bi ses et.. odamı filan toparlayayım....

2 Eylül 2009 Çarşamba

stajyer olmak yada olmamak

butun gun bir masada otursun, fotokopi çeksin, dandik excel işlemleri yapsın diye cv'si hayvanlar gibi incelenen; iyi bir okuldan olması, yabancı dil(ler) bılmesi, ekstra meziyetleri olması beklenen zavallı.
iddia ediyorum, stajyere atfedılen gorevlerin hepsini yoldan cevireceginiz herhangi bir insan yapabılir buna karsılık iyi yerlere stajyer olarak girmek için gerçekten donanımlı olmanız gerekıyor; bu bir kara mizah örneği değildir de nedir?