27 Aralık 2009 Pazar

inbox ıma "ben romeo sende juliet olmalısın" diye bir msg gelmiş twitter da. romeo bunu duysa çok üzülürdü eminim.
heran herşeye dellenebilcek durumdayım bgnlerde. sürekli bişeylere sardırıyorum ve de saydırıyorum. evet bütün bunların farkındayım oyüzden şaşkın şaşkın yüzüme bakmaktan, kendine gelsene bakışları atmaktan ve neden öyle davrandığımı anlamaya çalışmaktan vazgeçebilirsiniz bence.




I started a joke
Which started the whole world crying
Oh but I didnt see
That the joke was on me...oh no..
And I started to cry
Which started the whole world laughing
Oh if Id only seen
That the joke was on me.




bazen insanların kızmak, olumsuz tepkiler vermek veya yürüyüp gitmek için ille de nedenleri olması gerekmediği fikrine alışmamız gerekmektedir.
alışmam gerekmektedir.
alışmanız gerekmektedir.

26 Aralık 2009 Cumartesi

insanlar neden yeni öğrendikleri,kendileri tecrübe edip beğendikleri,yada ordan burdan duydukları kişiye has anektodlarını bloggerlarında paylaşıyorlar anlamıyorum yani ne ayak bu? şu marka çantalar süpper, bu kozmetik ürünü sizi dünya güzeli yapar vs.. bunları gerçek muhabbetlerdeki gerçek arkadaşlarınıza saklasanıza ey sanal ortam yiğitleri? hayır üşenmiyorsunuz da onca fotoyu yükleyip onca açıklamayı bilgiyi yazmaya. hayırlara vesile olacak bi iş yaptığınızı,insanlığa fayda sağladığınızı daha da önemlisi bir işe yaradığınızı filan hissettiriyor sanrım bu size ama burdan bakınca baya boş beleş görünüyorsunuz be yahu. üzgünüm size puanım sıfffır kankalar!

23 Aralık 2009 Çarşamba

dünyada bukadar çok salak insan olmasının tek iyi yanı yanlarında kendimi çok akıllı sanıyor olmam sanırım.

22 Aralık 2009 Salı

Küçük ölüm günlerimiz oluyor hayatta. Sonra da yeniden doğuyoruz.. : )


öldüren şeyler teşekkürü hak bile edebilir. Yeniden başlama şansı verdikleri için. Yoksa hiç akıl edemicektik, hadi diyelim akıllı çıktık da akıl ettik, bu defa da o gücü bulamicaktık.


Yani;

Gelecek zamanlar, geçmiş zamanlardan büyüktür.


sakın o umut diye bilinen, renkten renge sokan şeyden vazgeçmeyin! kaybolun. ama o kürkçüye geri dönün gece olunca. yeni günleriniz de renginiz de bol olsun.. :)

19 Aralık 2009 Cumartesi

istanbulagidelimistanbulagidelimistanbulagidelimistanbulaGİDELİM
ankarayısevmiyorumankarayısevmiyorumankarayısevmiyorumankarayıSEVMİYORUM

16 Aralık 2009 Çarşamba

beni çıldırtmaya devam edin.

Okulumun Mühendislik Binası 4üncü katını bombalayacak olmamın sizin için bir sakıncası varsa lütfen geç olmadan harekaata geçiniz ve benden önce siz beni bombalayınız.Ama lütfen yönetmeliğine uygun bir şekilde yapın bunu da, rica ediyorum.

10 Aralık 2009 Perşembe

Gösteri Peygamberi

İskeletimiz, dokumuzu yerden kaldırmak için var. Terimiz, soğuyabilmemiz için var.
İnsan her konuda aydınlanma yaşayabiliyor.
Yüz beşinci kat civarına gelince insan bu bedenin, bu koca bebeğin esiri olduğuna inanamıyor. Onu beslemek, yatağa yatırmak ve tuvalete götürmek zorundasın. Daha iyisinin icat edilmemiş olmasına inanmak istemiyor insan. Daha az ihtiyaçları olan, daha az vakit kaybettiren bir şey icat edebilirdik.
İnsanların neden uyuşturucu kullandıklarını anlamaya başlıyorum. Çünkü zamanın sınırlı olduğu, kanunlar ve emirlerle dolu ve mülkiyete dayalı bu dünyada insanların yaşayabilecekleri tek gerçek kişisel macera bu.
Sadece uyuşturucu ve ölümde yeni bir şeyler tecrübe etme şansına sahibiz ve maalesef ölümün hakimiyeti fazla kuvvetli.
Eğer kimse izlemiyorsa herhangi bir şey yapmanın çok anlamsız olduğunun farkına varabiliyor insan.
Çarmıha gerilme sırasında izleyici sayısı düşük olsaydı, olayı başka bir zamana ertelerler miydi, diye düşünmeden edemiyorum.
Menajerin haklı olduğunun farkına varıyorum. İsa'nın neredeyse çıplak olmadığı hiçbir haç görmedim. Hiç şişko bir İsa görmedim. Ya da vücudu kıllı bir İsa görmedim. Gördüğüm her haçta İsa, belinden yukarısı çıplak olarak bir kot markası veya erkek parfümü için modellik yapacak görünümde.
Menajerin hayat hakkında söylediği her şey doğru. Eğer kimse sizi izlemiyorsa, dışarıya çıkmanın bir anlamı yok. Pekala evde oturup otuzbir çekebilir veya haberleri izleyebilirsiniz.
Yüz onuncu kat civarında insan şunun farkına varıyor; eğer birinin video kasedi yoksa veya daha da önemlisi bütün dünyanın gözleri önünde canlı yayında geçirmiyorsa hayatını, o kişi yaşamıyor demektir.
O kişinin, kimsenin kıçına takmadığı, ormanda devrilen ağaçtan farkı yoktur.
Bir şeyler yapıyor olmanızın hiçbir önemi yok. Eğer yaptıklarınızı kimse farketmiyorsa, hayatınız koca bir sıfırdan ibarettir. Boştur. Anlamsızdır.


(syf- 143)


flashbacks.

Hayatın herşeye rağmen devam etmesi, akıp gitmesi can sıkıcı aslında bazen biliyormusun.
Arasıra bi durmalı.. beklemeli bizi.

belki ozaman son 1 yılda hayatımda olup biten değişen yerinden oynayan çöpe giden dolaplara saklanan son görüşüm olan, yada sonsuzluğa gömülüp hayata veda etmek zorunda kalan tüm o olup biteni hala şaka sanıyor olmazdım. belki ozaman bu kadar yabancılaşmazdım..

8 Aralık 2009 Salı

allahallah

ve neden buraya gelip de bu sayfayı dert babası güzin ablası olarak kullanmaya başladığımı da anlamadım.
amacından saptın blög. kapatıcam seni görürsün. bu siteye erişim engellenmiştir yazıcak seni açıp da bişeylerden yakınmaya kalkıştığımda. ozaman anlicam buranın dert anlatma koltuğu olmadığını.
hayır dandik bir eylem olarak tabir edip algıladığım piskolog koltuğundan ne farkın kaldı sorarım sana!?

bunu düşün.bende neden bloğumla bi muhabbete giriştiğimi düşünücem sen bunu yaparken.

.asal sayı engeli

bu hayat çok mu tekdüzeleşti yoksa tekdüze olarak görülmeyen şeyleri sürekli ya da sıklıkla yapıyor olmak mı onları tekdüze kıldı bilmiyorum. ama kabak tadı alıyorum geceleri uykuya dalmaya çalışırken. içimde bi sıkıntı var çıkmıyor. beni rahatsız ettiğini bile çoğu zaman farkedemiyorum öylece oturmuş içimde benden bi parça olma yolunda ilerliyor gibi. ne zamandır böyleyim bilmiyorum.3 ay? 3 hafta? 3 gün? hiç bilmiyorum. herşey olması gerektiği gbi sanki. herşey fazla olağan. ve bu düzen beni delirtiyor. hiçbişey yapmasam hiçbişey düşünmesem de hayatım kendiliğinden akıp gidicekmiş hissi yaratıyor. benim hayatımın bana ihtiyacı yokmuş gibi. otomatik pilotla gidiyorum gibi.
havalar mı çok soğuk benim mi içim üşüyor bilmiyorum.
sadece biraz ısıya ihtiyacım var.donup kalıcam bi yerde sanki pat diye..
içimi kuruttuğumu herşeyi tükettiğimi,artık bişeyleri eskisi gbi hissedemediğimi farkettiğimde ve bişiler yapmayı gerçekten istediğimde geç mi olucak diye panikliyorum her zaman ki bişeylere geç kalma fobilerim giriyo devreye.çünkü şuan birşeyler yapmayı,ellerimi cebime koyup bari onları ısıtayım demeyi bile isteyemiyorum.istemiyorum değil. isteyemiyorum.
ve bu herşeyi daha da zorlaştırıyor.

yazın gelmesini bekleyemem tüm bunlar için. 'hayallerini yak, evi ısıt..' bu da doğru cümle değil. doğru cümle yok gibi. yanlış olmayan cümle var. yada yanlışı daha az olan..

5 Aralık 2009 Cumartesi

birşeyler '-miş gibi' yaparken..

Ben her şeye indirip kaldırarak,kafamı eğip bükerek,bi sağından bi solundan yok aşağısından bir de yukarısından ve bambaşka açılarla baktıkça,netlik ayarım bozuldu.Haliyle zaman alıyorum ben.Tanışsanız benimle sizden de alırım biraz zaman.Bir de Hayır'lara olan sevgim benimle beraber büyüyor galiba..hele ünlenen umursayamamayışlarım..Annemden bu konu da çok sopa yedim.Çünkü ben insanların hayal ürünlerinin kendilerini yansıttıklarına inanırım. Eğer güzelsen,iyiysen güzel şeyleri hayal eder iyi şeyleri düşlersin.Çirkinse için 'halin duman senin'.derim. Bir de herşeye hemen cevap vermemi de beklemeyin benden tabii,ertelerim.hem de öyle bi ertelerim ki bir de bakmışsın sen kuzeyde ben güney de kalmışız...Ee nolucak?Kendi aklıma da hayranımdır.Başkası benden daha iyi düşünsün,onunkine hayran olayım.Beğenmediğim yemeği de yemiyor,yedirtmiyorum.Yiyen var mı ?
Hayat anneyse bizi terbiye etme yöntemi buydu,'kötü söze biber sürmek'. ben öyle yapmadım..Bi kaç insan biliyorum aslında tek bir kişi.ama zamana ve oyuna göre bir çok benliğe bürünebiliyor,bu yüzden hiç bir kişi.Onların boş keselerinin içine baktım.İçin de kendimi aradım.Yoktum.Olduğumu zannediyorlar...
Sonra cümlelerinde kendimi görmeye ormana gittim.Çok farklı bir kızla tanıştım orda alanen..'sen de kimsin?'dedim.Sesini çıkaramadı.Üzerinde alsız pulsuz kirli bir elbise vardı.'Ne oldu da nasıl kirlendi bu elbise dedim?' 'üzerimden çıkartamıyorum' dedi.Yanında ki elini tutan adamın her yerin de bir kız ismi yazıyordu.'O kim?' dedim. 'Onu çok seviyorum' dedi. peki neden diğerinin elini tutuyorsun dedim. sesini çıkaramadı. 'eeeeeee yok artııııııık' dedim.Ne kadar çirkindiler,sahteydiler,zavallıydılar,ne kadar çaresizdiler.. Dedim ya,insan hayalini taşır,taşıdığı hayal onu yansıtır.. ne büyük bir zavallılık örneği idi.Piuuu hemen kaçtım!Onları orda bıraktım. çünkü ben insanları mutlu etmeye bayılıyorum. onlar ormanda kaldığı sürece o insanlarda mutlu oluyorlardı.Bıraktım eğlensin insanlar..
Ama insanların çaresizlikten ve birilerinin üzülmesini sağlamak adına ve eğlenebilmek için hayal gücüyle uydurduğu yalanlara,ezilmiş büzülmüş oyunlarına,kendini kendinden emin sanışlarına ihtiyacı olması ne büyük bi acıydı.Yarası olan ağlayarak gocunuyordu.ve ortada magazin bile vardı birileri kudurmuş bizi takip altına almıştı..vay be. Ama ben niye bu kadar basitleşebilmeyi beceremiyordum? Ve kıskançlık ne kadar aşağlık bi kompleks başkalarına yapmaya çalışırken neler yapabiliyor insanlar,kendilerine?
Ama iyi ki şu zamanda evden çıkıp üzerine para verip doktordan yeni bi burun alabiliyoruk.Yalan söylemekten burnu uzayanların burnu güzelce törpüleniyor,bir güzel parlatılıyor paketleniyor ve eve dönüyordu. Üzerine bir fiyongu eksikti onu da ben koydum..Akılma geldi sonra.. zaten eskiden de onlar adamın posterine ben gerçeğine sarılırdım.Durdum harika bi kahkaha patlattım.Sonra kahkahalar duydum kahkahalar eşliğinde kahkahalara büründük.Ben insanların delirmesini istemiyorum. bir dakika siz bi sakin olun..ben sizi umursayamıyorum zaten dikkatimi çekecek kadar renkli olamıyorsunuz..Gerçekten asıl benden söz edebilecekler parmak kaldırabilse.. balığın da insanın da sazanına bayılıyorum.Ama gözyaşartıcı bomba atıp gitmicem, henüz bunun için genciz.
Size de oluyor mu bazen içinizden bir ses diyor ki 'bir değişiklik yap hadi artık!' istiyor insanoğlu.. Mesela liseden beri çantasının ön gözünde muhakak mendil taşıyan kızlara özenmişimdir..ben yanların da tam bir kaostum..Kopyaya ihtiyaçları yoktu,patır patır dökülürlerdi.Benimse selpağım yoktu ve sınavdan önce onları bana notlarını vermeleri için ikna ederdim.Daha kaotik bi hale de dönüşebilirdim mesela o kişinin yazısını okuyamayıp gece gece onu rahatsız edebilmek gibi..Halbuki ben de istiyordum kırmızıyla başlık atmak hep aynı formatta yazı yazmak..

bişeyleri de bu yüzden seviyorum. selpakları da oluyor

2 Aralık 2009 Çarşamba

.

old faces r so cold, i need a brand new face..

30 Kasım 2009 Pazartesi

.olan

Birşeyler oluyor.
Birşeyler gidiyor.
Birşeyler bitiyor.
Birşeyler duruyor.
Birşeyler seviyor.
Birşeyler nefret ediyor.
Birşeyler unutuyor.
Birşeyler umursamıyor.
Birşeyler alışıyor.
Birşeyler terkediyor.
Birşeyler geliyor.
Birşeyler susuyor.
Birşeyler gülüyor.
Birşeyler istiyor.
Birşeyler değişiyor.
Birşeyler oluyor.

24 Kasım 2009 Salı

Oruç Aruoba

Özlediğin gidip göremediğindir

Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin

Özlem, gidip görememendir;
ama gidip görmek istemen

Özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin

Özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen

15 Kasım 2009 Pazar

ayrıca herşeyden nefret etmek de neyin nesi ayol.


sıvalama.civalama.

itina ilen. hemide.

celb

Merhaba blög.
tekrardan merhaba. uzun zaman oldu evet. ama artık canım hiç buraya gelip sana bişeyler anlatmak istemiyor blög. aramıza bir soğukluk girdi bunu bir an önce hallet blög. sen yapmazsan ben bitiririm blög. gider hergün twit yazarım sende burda böyle noltaljik bir hareket olarak öylece kalırsın tozlanırsın tozunu silen bile olmaz blög. yaparım bunu blög. yaparım yıkarım bilirsin blög.

6 Ekim 2009 Salı

kötü gün 'dostlarıma'.

karşındaki için sadece adettendir diye bilinen şeyleri yapıyor olmak arkadaşlık dostluk değildir. olmayacaktır.
en azından benim için.

bu sadece insanlıktır.

ve kötü günler geçirmenin tek iyi yanı kim daha insan kim daha dost kavramını bi süreliğine şeffaflaştırmış olmasıdır.


hep söylüyorum; bazen birşeylerden emin olabilmen için,birilerinin canını gerçekten yakması gerekir. yada aslında bildiğin ama inanmak istemediğin şeyler vardır,ve karşındaki öyle birşey yapar ki bildiklerini görmezden gelmeye yüzün kalmaz kendine karşı..

biz insanlar 'en'ler veririz insanlara. en yakınım, en kardeşim, en sevdiğim, en güvendiğim, en en en...

genelde bizi en çok üzenler mutlaka sizden zamanında birkaç 'en' kapabilmiş olanlar oluyor.
ve bu 'en' kolay geri alınmıyor. geri almak için ödenen bedel kişiye göre değişir. ama can yanması herkeste ortak olandır..

...

uykudan uyanınca, yemek yerken, birileriyle oturmuş güzel güzel sohbet ederken, yolda yürürken bi anda içimden o cümle çıkıveriyor. kafamdan başlayıp hızla ayak uçlarıma kadar iniyor içimdeki sesin yankısı. şok etkisi gbi. insan zaten bildiği bişeyi tekrar tekrar kendinden duydukça nasıl böyle şaşırır, nasıl böyle inanamaz?

bünyem hep aynı tepkiyi aynı cevabı veriyor bu sese... "gerçekten de..."

rüyamda görüyorum bazen. uykuya dalmakla dalmamak arasındaki o anda genelde. belki de hayaldir sadece..

ordan sen de bizi görüyor musun?

......

çok uzaklarda değilsin biliyorum. uykumda gelip öp beni.. hissedicem söz..

4 Ekim 2009 Pazar

70 lik

acilen toparlanıp amerikaya gidiyoruz halamla. çnkü ben orda konferans vericem. elimde bir kağıt yolculuk boyunca konuşmayı ezberlemeye çalıştım.sonra vardık filan işte bi eve gittik tanıdıkmış.aman bir de ne göreyim yeni doğmuş nur topu gbi bir bebek!! kız çocuğu. sevdim öptüm kucakladım heyran oldum.nasıl güzel.
sonra babası olcak adama sordum çünkü o benim bi arkadaşımmış.
adını ne koycaksınız dedim.
-70lik dedi.
nee yetmişlik diye isim mi olur yahu saçmalamayın yazık değilmi yavruya filan dedim
olur cnm neden olmasın plak ismi sonuçta yetmişlik plak yani dedi
70lik plak olmaski ama cnm, 70lik rakı olur 70lik bira bardağı olur filan dedim.
ama yok ikna edemedim adam tutturmuş ille de kızımın adını yetmişlik koyucam diye..

sonra tam orda bebeği öpüp koklarken 70liğe şaşırıp sinirlenirken uyandım.

ben rüyalarımda konferansçı filan oluyorum bak. gözüm bayaa yükseklerde azizim! ama o 70lik ismi neyin alameti bilemedim çözemedim halen şaşkınım..

garson amcaya ne içersiniz dediğinde bi tane 30 küsürlük alayım demişliğimiz vardı ebet ama bukdrıda fazla be yahu. çüş! manyak mısın!?

27 Eylül 2009 Pazar

...

doğduğundan beri orda, yanında,yakınında,evinde olan birini düşün. şimdi de bidaha asla orda olamicanı düşün. bunu düşünmek çok garip hissettiriyor. 'bidaha asla..' ile başlayan cümleler çok can yakıyo. sadece bekleyip hiçbişi yapamamak insana kendini bokmuş gbi hissettiriyo.beklenen şey böyle bişey olunca beklemek işkencenin en büyüğü.
kendini alıştırmak diye bişey yok. sadece güçlü olmaya çalışmak var.
ölüm anlaşılmıyo. ölüme alışılmıyo. ölüm sadece yaşanıyo..

25 Eylül 2009 Cuma

oldu, olur, ve olacak.

İnsan kendisinin efendisi olduğuna inanmak istemiyor.Daha doğrusu bu ağır birşey.

Yani, yaptığın ve düşündüğün her şeyin sorumlusu olmak. ınsan hemen üleştirmek istiyor onu, biraz kader kıza, biraz gen oğlana, kalanı da sağa sola komşuya. ‘Oh' demek istiyor, ‘sırt üstü bıraktım kendimi, artık nereye gidersem söz akıntının'. Ben de bunlardanım. Kendini yaprak zannedenlerin teslimiyetinden gelen huzur nasıldır bilirim. Fakat, hayatı anlamak bana nasip değil. Bazı oluyor ki, bir düşüncenin kıskıvrak elime geçtiğini görüyorum. Direksiyonu kırıp, ona uğramıyorum ve bunun zevki başka şeyde yok.

Kelimelerle düşünceler çok haşir neşir olduğuna göre, lügatımdan çıkarmak istediğim kelimeler var. Tabi ki ilki, diyalogların piri ‘suçlama cümleleri'. Tahammülüm yok onlara. Ve ne yazıktır ki, konuşmalarımızın yüzde yetmişi gizli açık suçlama cümlelerinden oluşuyor. Ya kendimizi ya da karşımızdakini. Bir küçük test yaparsak, bunlar olmadan konuşmalarımızın azaldığını görürüz. Bu da çok yazık. Çünkü insanın içini buran, burum burum yapan bir şey suçlamak da suçlanmak da.

Diğer çıkarmak istediğim kelimeler: Olmadı, olamaz ve olmayacak. Bu üçlüyü gerçekten sevmiyorum. Bir kere olmadıysa, olmadı. Artık şu an dönüp dönüp arkadaki olmamışa bakıp, önümüzdeki duvara direğe toslamak çok saçma. Olamaz da insana bol bir laf. Çünkü her şey oluyor. Oldurtulabilir. ‘Olmayacak'sa, ne fenası! ınsanın hayalini kurutuyor. Biliyorum ‘neşe', geyik muhabbeti ve hafiflikten müebbet hapis yatıyor. Ama illa da yerine suç ve ceza koymaya gerek yok. Lügattan silinsin bunlar.

Yerlerindeki boşluklara: Oldu, olur ve olacak koyalım. Bunların iyi manada olanlarını. Daha önce söylediğim gibi, kelimelerin direksiyonunu kırarak, düşünceye hükmetmek mümkün. Geçenlerde olmamış bir şeyi düşünürken buldum kendimi. Bastırmışım gidiyorum ‘olmadı' otoyolunda. Derken bir u yaptım, bir saptım ‘ama bu oldu, hem bu da su da o da oldu'ya. Bir hız geldi üstüme. Ha, dedim bu kadar basitmiş. Bir tür kas çalışması. Yapın bi bakın.
Her şey çok güzel olucak.

N.K.

whats on ur mind?

facebook sormaktan bıkmadı bu soruyu.istisnasız her gördüğünde soruyo. aklımda ne var??
eğer ben aklımdakini yapmicaksam aklımda olan şeyin ne önemi var? İnsan aklına eseni yapınca böle hayal alemlerine dalıyo bide bunu sürekli yapınca sürekli o alemlerde gezinmiş oluyo. gerçeklikten uzaklaşıyo hatta belki. ve evet. hayallere dalıp dalıp gerçeği hayali birbirine karıştırıp durmam bundan.öyleyim.ben böyleyim.

23 Eylül 2009 Çarşamba

.balık objektif

ben geçen günlerde yada belki de dün belki yarındanda yakın bi zamanda bişi okumuştum. şimdide blokuma girip de o güzide eser,o kulağımın pasını alıveren şarkı çalmaya başlayınca aklıma geldi. bi hanım kızımız yazmış. demiş ki; hani sayfalarınıza şarkılar ekliyosunuz bu da yetmez gbi bunları giriş yapınca kendiliğinden çalsın diye ayarlıyosunuz ya, işte ben o saniye o sayfayı terk etmek hiçbişey okumamak istiyorum ve direk escape e basıyorum' demiş..(bunları da daha saldırgan bi tavırla uslubu bozarak söylemiş tabi) şimdi sayın hanım kız.. yani suç bizde biz sana haber vermeyi unutmuşuz. ama işte o yazılar o kakaralar kikiriler espriler şakalar komiklikler filan varya bu insanların bloggerlara yazdıkları hani.. onlar.. işte onlar sen oku diye yazılmadıııığ :(
bunu söylemek benim için de çok zor ama atlatırsın sen buna da alışırsın aslansın kaplansın koçsun bi kere sen.

yani şaka bi yana.. cidden garip insanlar var ya. kardeşim güzel kardeşim sana ne bunlardan ya? yani diyorum iyi insan olucam kimseye laf etmicem ağzımı açmicam sakin davranıcam hep filan diye ama.. yok.. inan çok zor. hele bide böyle blogger larını açınca şarkılar çalınca ordan kulaama kulaama.. ben nasıl iyi insan olayım nasıl olmadık şeylere burnumu sokmadan durayım boş vakitlerimde onun bunun hayatlarını irdeleyip düşününp durmayayım da nabayım ben boş beleş bi insanın tekiyim' dediniz de ben mi duymadım, ondan mı şaşırıyorum. pardon pardon tmm ozmn.. yine kabahat bende, affola merve affola...

15 Eylül 2009 Salı

blogger'a kuma geldi twitter

her ne kadar twitter meydanlarında fazlaca at koşturur olsamda senin yerin ayrı blogger. twitter arkadaş sense dostsun benm için, uzun zaman görüşmesende yeri hep ayrı kalan görüşünce kaldığı yerden devam ediveren dostluklardan bu. ehaeheuh. muck. (bloğa öpücük atmak?)

8 Eylül 2009 Salı

'he's just not that into you' adlı filmi sonunda izledim az önce. ehah eğlendirirken çaktırmadan düşündürüp bi lan!bak hakket ama yaa! dedirten bir film imiş kendisi. ama scarlett johansson a bi uyuz oldum nedendir bilinmez. 'sahip olduğu tek şey görüntüsü' hissiyatı uyandırdığı için belkide, benim beynim yok der gbi bakıyo hatun.

itiraf.com

değer biçtiğin, önem verdiğin bi şeyin bi anda ilgi alanından tamamen çıkması o şeyin hacmine büyüklüğüne bağlı olan boşluklar doğuruyor.
güzel yanı da,neyle doldurcağına karar vermekte özgürsün!
neyse gitmem gerek. malum doldurulcak boşluklarım,düzenlenicek dosyalarım var:)

4 Eylül 2009 Cuma

floating in space.

belki de; "ben evet bi ara öldüm ama şimdi yeniden aranızdayım,geçti" demeliydim. belki de en azndan bi süre ölmüş gbi yapmalıydım. ama yapmadım. ama ölmedim..

kafam dağınık.. planlar dağınık, günüm dağınık, odam dağınık...

öyle bi dağınıklık ki bi dakka ben bi üzülüp geliyorumun bile farkına vardırmıyor. sanki dağınıklığa,oraya buraya saçılmış şeylerin altına saklamışım kamufle etsin diye herşeyi. oyüzden bu kalabalık gidince ortaya ne çıkcaanı tam olarak kestiremediğimden toplamaya da korkuyorum.. belki.

odamdayım. karşımdaki kütüphanenin en alt rafından Bun Design poşetli kırmızı paketli şey bana uyuz uyuz sırıtıyo.keşke 13 üncü katta filan oturuyo olsaydım da boşluğa doğru fırlatabilseydm onu. görmezden geliyorum bunun yerine. 'ne var be?! ' diip önüme dönüyorum daha çok..

kızgın mıyım? biraz kimsesiz bi kızgınlık..üzgün müyüm? okadar çok değil.. kırgın mıyım? bir hayli..

ve sorsanız sen olsan hangisini seçerdn diye.. cevap veremezdim..bunlar siyam ikizleri gbi. ayıramıyosun. birini çekince diğeri de geliyor..

önümü pek göremiyor olabilirim. düneyse zaten bakamıyorum, bakmak istemiyorum.
ama biliyorum. bunlar hep olur.. hep de geçer..

' GEÇTİ ' anonsu... gelirken bi ses et.. odamı filan toparlayayım....

2 Eylül 2009 Çarşamba

stajyer olmak yada olmamak

butun gun bir masada otursun, fotokopi çeksin, dandik excel işlemleri yapsın diye cv'si hayvanlar gibi incelenen; iyi bir okuldan olması, yabancı dil(ler) bılmesi, ekstra meziyetleri olması beklenen zavallı.
iddia ediyorum, stajyere atfedılen gorevlerin hepsini yoldan cevireceginiz herhangi bir insan yapabılir buna karsılık iyi yerlere stajyer olarak girmek için gerçekten donanımlı olmanız gerekıyor; bu bir kara mizah örneği değildir de nedir?

30 Ağustos 2009 Pazar

hiç
utanmıyorsun

değilmi?

28 Ağustos 2009 Cuma

damien rice aşkına!!

Don't hold yourself like that
You'll hurt your knees
I kissed your mouth and back
But that's all I need
Don't build your world around volcanoes melt you down

What I am to you is not real
What I am to you you do not need
What I am to you is not what you mean to me
You give me miles and miles of mountains
And I'll ask for the sea

Don't throw yourself like that
In front of me
I kissed your mouth your back
Is that all you need?
Don't drag my love around volcanoes melt me down

What I am to you is not real
What I am to you you do not need
What I am to you is not what you mean to me
You give me miles and miles of mountains
And I'll ask for what I give to you
Is just what i'm going through
This is nothing new
No no just another phase of finding what I really need
Is what makes me bleed
And like a new disease she's still too young to treat
Volcanoes melt me down
She's still too young
I kissed your mouth
You do not need me

31 Temmuz 2009 Cuma

read me.

"I was like a woman frozen on the ledge of a building on fire ..."

30 Temmuz 2009 Perşembe

Umarsız görünmeyi savunma mekanizması olsun diye seçmiş değil, gerçekten umarsız oldukları için öyle görünen insanları ya çok seviyorum ya da onlardan nefret ediyorum. çok kararsızım bu konuda.

21 Temmuz 2009 Salı

gecegece

rüyamda önüme uçak düşüyodu. "aaa uçak düşüyooo" diyodum sonra da düşüyodu. bi yerlermde açıkta kalmamıştı yani hani. hemen uyanıp kontrol ettm çnkü (bkz.yokartıkdahaneler)

18 Temmuz 2009 Cumartesi

before sunset

"Eğer geçmişle uğraşmak zorunda değilsen hatıralar harika şeylerdir."
Aklını başına topla küçük kız'

dedi büyük adam.

21 Haziran 2009 Pazar

babam da..

artık hasta olmasın kmse. neyi varmış dendiğinde gözünü kaçırıp ne diyeceğini bilemez bembeyaz kesilmiş yüzler olmasn artık. bnm kdr üzülmesnler diye bişeyler saklamak zorunda kalmasın artık babalar.bütün yükü kendi sırtlarında taşımaya kalkmasalar keşke..babalar günü bugün. hanemin bütün babalarıysa üzgün..

13 Haziran 2009 Cumartesi

En çok seni seviyorum mavi.

Yeşilin de yeri ayrı filan değil. Yeşil umrumda bile değil.

4 Haziran 2009 Perşembe

.love me like a reptile

bknz mirvick deri değiştiriyor, yenileniyor

-yine mi!?!



evet yine




sanane ki ya.pehhh.

3 Haziran 2009 Çarşamba

1 kadını 1 erkeği var bu işin!

deliler gibi '1 kadın 1 erkek' izliyorum. evet çok komikler,çok şirinler.
ama düşündüm de, aslında bi çok çift böyle sanırım. komiklik bakımından olmasa da, bağlılıkla bağımlılığı karıştırmaları harman etmeleri yüzünden belki. tabi dizideki kavgalar gürültüler bir sonraki sahneye tatlıya bağlanmış oluveriyor ama gerçek hayat böyle mi şimdi sanki:) bizim çiftlerde durum tabiki dha acınaklı .
neyse sonuç olarak, bağlılık başka şeydir,bağımlılık başka şey. aradaki çizgiyi aşınca da afaganlar basar hergün o ilişkiyi. ya bu durumada bağışıklık kazanır sürekli gelgitlerle yaşar yıpranmaktan incelip kağıt gibi olmuş ilişkinizi yaşıyor gibi yaparsınız,yada bizim ilşkimiz ne kdr da tutkulu, atraksiyonlu yalanıyla gözünüzü kör etmeyip kısa yoldan birbirinize hayatlarınızda mutluluklar dilersiniz. sonuçta her ikisi de yazık olmuş bişeyler demek oluyor. birbirimize bağlı olalım evet, ama böyle bağımlılıklardan uzak duralım, birbirimizi kötü alışkanlık durumuna düşürmeyelim sevgili dostlar. hepimiz özünde iyi insanlar değil miyiz bu sıfatı hak etmiyoruz!! :) diyeceklerim şimdilik bu kdrdır.

ha bir de; şimdi bunları okuyan ve hastalıklı ilşkiler yaşamakta olan arkadaşlarımda kalkıp diyene bak! diyecekler muhtemelen. diyeceksiniz canlarım inkar etmeyin ben malımı biliyorum=P
ben çok mu hastalıksız hikayelerle doluyum hayır, kelin ilacı vardı da kendi başına mı sürmedi bi tek hayır. ama neden bukdr aptallıklar ettm,kötü kedi şerafettin,hem kendime hem sana inan yazık ettim diye hayıflanmaktansa kendimi bunun için mi yorucam ben diyip gün geçtikçe akıllanıyor olmama seviniyorum,. lütfen herkes benimle birlkte şuan sevinsin filan da demiyorum=)

29 Mayıs 2009 Cuma

bunu pembik zarfa koyup yollicam <3

Sevgili aklım;

sana bu barışma mektubunu yazana kadar çok düşündüm.

seni zaman zaman çok ihmal ettiğimin, adeta yokmuşsun gibi davranıp seni kırdığımın yaraladığımın farkındayım.seninde bana yaptıklarının aslında tek bu yüzden olduğunun da farkındayım. ama inan hep kalbimdesin. en sevdiğim olsanda bunu belli edemiyo olabilirim. ilgimi başka şeylere özellikle de o sağı solu,önü arkası belli olmayan kırmızı suratlı garip yaratık kalbime yoğunlaştırıyo olabilirim. ama o sana göre daha kırılgan. şımarık şapşal bişey böyle,saf ve salak da biraz. sen gbi olgun değil ki anlattığımda beni anlasın,hak versin.. o yüzden böyle yapıyorum. sende biraz bana karşı soğuk nevale olunca,böyle yardımıma koşman gerekince uzaktan bakıp ille de yardıma çağırmamı beklediğinden kısacası öküzün,odunun,kibirlinin önde gideni,arkasından at koşturanı olunca işte bende şaşırıveriyorum yolumu bazen. bende de öküzlük var. tabi. yok değil. karşılıklı yani ben seni suçlamıyorum kesnlikle yok. ama bundan sonra böyle yapmayalım birbirimize diyorum..unutalım olanları ha? en başa dönelim ilk defa aklımı başıma almışım gibi yapalım. daha önce pür gerizekalı mankafalıymışım da, sanki yeni akıllanmışım yani senle yeni tanışmışız gibi yapalım?? ha??
evet ben bunu yapabilirim.biz bunu yapabiliriz. bizim aklımızdan zorumuz yok. hem doğru olanı yapmak en doğrusudur! asfdhaklaşsl



sevgiler.

8 Mayıs 2009 Cuma

Hiç.

O bir hiç,
Hiç konuşmuyor,
O bir hiç,
Hiç bakmıyor,
O bir hiç,
Hiç gülmüyor,
O bir hiç,
Hiç ağlamıyor,
O bir hiç,
Hiç bir şeyi belli etmiyor.

Mehmet Akif Tiryaki

24 Nisan 2009 Cuma

"başlık"

Kendinin, sahip olduklarının, diğerlerine rahatlıkla atabileceği yada öylece durarak, olduğu gibi kalarak da zaten attığı farkların farkında olmadan yaşayan insanlar! hepinizi teker teker bir dürtmek istiyorum. yada yok dürtmesin kimse böyle kalın siz.
dev aynalara sahip, yüksek doz egodan geberip gitmek üzere olan bünye fazlasıyla mevcut değil mi zaten çevremizde? ortalık malı bir durum haline gelmiş hatta.oyüzden siz bu özelliğinizle de az bulunur olup,diğer kalabalık gruba yeni bir fark daha atıp, en birinci, film birincisi olun siz! çok yaşayın nohlur siz! ilham verin biz popo havalanması sendromu geçiren bünyelere.. muck! :)

12 Nisan 2009 Pazar

şeffaf mavi.

Bedeninim dışına çıktım,bi süre sadece baktım uzaktan sonra cesaretimi topladım oturdum yanına usulca.konuşmak değildi niyetim.cevap vermiceni,veremiceni,susmak zorunda olduğu için kötü hissedeceğini biliyordum.sustum bende.öylece durdum. zaman yoktu. geç kalmak yoktu. hesaplaşma vardı.koşulsuz,kuralsız sadece hesaplaşma..

vedaları hiç sevemedim ben.ama bu kez yapmak zorundaydım.arkasından yaşlı gözlerle gülümseyerek el sallamak değildi niyetim.dönüp bakmayacağını,bakarsa zaten gidemeyeceğini biliyordum.üstüne toprak atıp gidecektim.ne eksik ne fazla.ne mutlu ne mutsuz.hiçbişey olamazdı.his yoktu artık.ölüler hissedemezdi.ağlayamazdı ölüler.

sonra ben bedenimi orda bıraktım,gömdüğüm yerden tekrar çıkamayacağından emin olup.kendime yeni etten duvarlar örmemeye verdiğim sözü sayıkladım yol boyunca eve kadar.neşeyle hoplaya zıplaya söylenen çocuk şarkısı gibi dolandı dilime.okadar çok tekrar ettim ki ismimin önüne geçsin istedim.en önde dursun,artık onu göz ardı edemeyeyim istedm.

sonra banyoya koştum,aynaya baktım kalbim küt kütken. gördüğüm şey tekrar netleşmeye başladı..ben gülümsediğimde görüntümde bana gülümsüyordu yeniden.

sonra bu kez ağlamaya başladım.her yeni doğan gibi ağladım. bağıra bağıra,sesimi ilk kez duyar gibi ağladım.

sonra herşey ilk kez gibi başladı.ben güçlüydüm,ben huzurluydum ilk kez gibi.büyümek istemez gibi, aslında hiç büyümemiş gibi..
hiç aslında sevmemiş gibi. seni bilmemiş,görmemiş gibi.ama aslında çok eskiden de tanırmış gibi.
böyle başladım ben.silip tekrar yazmadım.izlerin üstünden gitmedim.en baştan başladım.
üşenmedim,tüm sayfaları temize çektim...

8 Nisan 2009 Çarşamba

Hep Kalbimizdesin Carrie <3

I'm looking for love. Real love. Ridiculous, inconvenient, consuming, can't-live-without-each-other love.

pink.

Garip bir rahatlama bir mutluluk efendime söyleyeyim bir içimin içime sığamaması dürtükleyip de durması haleti ruhiyesi içindeyim saat 21.15 itibariyle.
nerden geldiği belli olmayan sevinçlilikler güzeldir de,tam da 2 gün kala olması ebet ilginç biraz.
Saat kısmını uydurdum bu arada.okadar da değil :)

mucuk.

Aynaya bakınca istemsiz bir şekilde kendime gülümsüyorum.Ağlarken bile.

Ama bu deli olduğum anlamına gelmez.

7 Nisan 2009 Salı

something of an end ====>

Mutluluk gidebilir..Gidip de gelmeyedebilir.


Saçmalama Merve öyle birşey olmaz.


Ama şu çalan parça çok güzel ama deyil mi hıı deyil mi??? kalpp.






çoküşüyorumbazen.

-mış... , -miş...

İnsanlar değişebilirmiş..Asıl değişmek sen farkında olmadan kendiliğinden gelip tahtını kuranmış.
Değiştim bunun neresindeymiş? Değiştirildim denmeliymiş..








Evet.Bence.

5 Nisan 2009 Pazar

...

"Acıdan kendinden geçtiğinde hissizleşirsin ya, o anı çok severim ben. Hissizsindir. Yokolmuştur üzüldüğün herşey. Donakalırsın. Yok artık demenin ötesidir o an. Farklı bir boyuttasındır. Beynin beklemeye alır kendini. Gözlerinden yaş gelmez artık. Ya da soğuk gelir. Belki de damla damla akar hissiz yanaklarından. Sümüğün karışır gözyaşınla, sallanır dudağının üzerinden. Vücudunda tek eğlenen yaratık odur o anda. Aynaya bakarsan sen de eğlenirsin 1 anlık.
O hissizlik.. O uyuşmuşluk...
Kızamazsın kimseye. Söyleyecek 5 gblık bir flashdisk dolusu sözün vardır.
"Başlayayım bir yerden" diye yeltenirsin, kelimelerden bir boşluk oluşur kafanda.
Söyleyecek söz de kalmamıştır artık..
Silinip gider karşındaki..
hayatından bir insanı her sildiğinde,
Kendi yönlerinden birini yokedersin..
Ardından döktüğün gözyaşları değmiyorsa eğer,
gözyaşlarını geri çekemezsin,
ama bir sonrakileri yutabilirsin, saklamak için bir sonraki gülümseyişlerine.."



bu satırları kimin yazdığını bilmiyorum. bi anda çıktılar karşıma bende bir solukta okudum. içimden bişeyler koptu işte sonra, yazayım dedim. kime aitse de burdan teşekkür edeyim dedim.. :)

.sus

Yaz.. Çiz.. Kır, dök içinden yaşantıları.
Sus dışından.
Ağla içinden; geberesiye, ölesiye ağla.
Boşver dışından.
Ciğerlerini kat birbirine, çek zifiri içine katlet göğsünü.
Zevk al dışından.
Kovala içinden
ve kaç dışından.
Öl içinden,
Geber dışından.
At düğümlenmekten kör olmuş boğazındaki balgamı,
Söv içinden.
Gülümse dışından.

yalaaağn dünyaaaaaağ

hayat basit bir boşluk doldurmaca sorusu değildir.çünkü boşluğa uygun kelime şıklarda çoğu zaman yok idir ,yanlış şıkkı işaretletmek adına konmuş basit bi yanıltmaca olsa da hafife almayınız sayın seyirciler.yılmayınız doğru seçeneğin konmasını aşk ilen şevk ilen bekleyiniz, oyle de olmuyosa silip oraya doğrusunu yazınız, gerekirse zorla alınız bu kadar kibar feyzo olmayınız çat diye kafasına bi tane indiriveriniz.tamam ya bananeyiniz,naparsanız yapınız.

bir de;


Badem- Geceyedir Küsmelerim. nasıl bir şarkıysa sağ gösterip sol vuruyo. hafife aldım ben kendisini vokalin sırma sarılı saçları boyadı gözümü,özür diliyorum sizden Badem.
affedin beni. Badem gözlü çocuklarınız olur inşallah.amin.

2 Nisan 2009 Perşembe

saçını çekerim senin!

yolda kendi halmde ya da yanmda birileri varsada bizim kendi halimizde salına salına yürür iken hoşlaştığım çocukla karşılaşıp o daha beni görmeden arkasndan sinsice yaklaşıp saçını çekmek istiyorum. evet saçını çekerek dikkatini çekmek istiyorum. ama bunun için önümde bazı engeller var. öncelkle kişisel karşı cinse dair zevkler ayarlarımla oynayıp uzun saçlı birinden hoşlanabilmemi sağlamam gerekiyor. evet zorlu bir engel biliyorum kabul ediyorum ama imkansız değil insan isterse herşeyi başarır,uzun saçlı birinden bile hoşlanabilir (H). maksat hayaller gerçek olsun ! =)

ama bu hayali vize haftası sonuna kadar askıya alıyorum böylece hem heycanı da artıcak keheh. ve evet şuan oturup dağılımlara olasılıksızca çalışmam gerek. tüm olasılıkları hesabettim olasılık çalışmadan olasılıkdan geçebilinmeyecek bu dönem. haydin kolaylıklar dilerim tüm genç müyendis argadaşlara gazamız mübarek ola!

tüm aptallaRa...

hayatını darmadağın edebilirsin. hiç yapmadığın şeyler yapmaya bunları alışkanlık haline getirmeye başlayabilirsin.yada hep yaptığın hayatının parçası en sevdiğin en keyif aldığın şerden vazgeçebilirsin. keyiften vazgeçebilirsin. umuttan vazgeçebilirsin. tam bir pisliğe dönüşebilirsin. tam bir zavallıya da dönüşebilirsin. saçlarını 1 hafta -2 hafta hiç yıkamayabilirsin. ne giydiğine nasıl göründüğüne zerre kadar önem vermeyebilirsin. yemek yemeyebilirsin. çok çok çok fazla yemek yiyebilirsin. temizlik yapmayabilir, çöplükte yaşabilirsin. hiç gülmeyebilirsin. hiçbişeyi komik bulmayabilirsin. gülmek için çaba harcamayabilirsin. 24 saat ağlayabilrsin. bütün çabalarndan amaçlarından vazgeçebilirsin. aslına bakarsan kendinden de vazgeçebilirsin. hiç giymeyeceğin abuk kıyafetlerle cüzdanını boşaltabilir kredi kartı limitini aşabilirsin. sürekli seyahat edebilirsin. insanları harcayabilirsin. yada onlar tarafndan harcanmaya göz yumabilirsin. herşeyi yapabilirsin. hiçbişey yapmadan günlerce haftalarca durabilirsin.
bırakabilirsin. kendini, hayatı, yaşamayı bırakabilirsin. yaşamıyo gibi, ölmüş gibi yapabilirsin.

ne değişir? bunları yaptığında ne geçer eline? kaybettiklerin geri mi gelir elinde kaybedicek hiçbişey kalmadığında sıfırı tüketiğinde? hiçbirşey geri gelmez.o en dibe vursan hep orda kalabileceğini sonsuz acıyı tattım artık bitti diyebileceğini mi sanıyosun? hiçbir zaman bitmez... ama doğru sen bi bitik olarak kalırsın. oyüzden lütfen bu tür davranışları evde kendiniz denemeye kalkmayın.ulaşamayacağınız yerlere kaldırın.

31 Mart 2009 Salı

Gerçek kesit.

"çocuk masallarında, prensesler kurbağalara öpücük verir ve kurbağalar sevimli prenslere dönüşür. gerçek ya$amdaysa, prensesler prensleri öper ve prensler kurbağaya dönü$ür."

....

17 Mart 2009 Salı

'undefined flying object'

Anlayamadığım şeyler var. az önce saçlarımın ıslaklığıyla donucak kaskatı mı kesilcem ben ya korkusuyla saçlarımı ufoyla kuruturken düşündüm bunu. evet ufo nun işlevleri saymakla bitmiyor azizim.şimdi bu ufo denen ama neden ufo dendiğini de şimdiye kadar hiç merak edipte sorgulamadığım işlevi 'ısıtmak' olarak bilinen 3 bacaklı garip dizaynlı evimizin üyesinin fişini çekmeden uykuya onunla aynı ortamda yakınında bi yerde dalıverdiyseniz tam siz uykunun en datlı yerindeyken aşka gelip heybetli bir sesle çalışmaya başlayıp bide karanlıkta haliyle korkunç görünen alevli ızgara görüntüsü de b anda beliriverince haliyle yataktan fırlama,çığlıklar atma gibi tepkiler vermeniz muhtemel oluyor. gerçektende 'undefined flying object' miş laan bu diyebiliyorsunuz olayın akabinde.
bu anektodumu da cansuya ithaf ediyorum kendisi 'uykuda ufo gören masum köylü' ne demektir iyi bilir yavruşum küçücüğüm.
neyse. düşünmekten yorgun bitap düşmüş bu bünye, öyle ki kitap bile okuyamaz oldum ya ben böyle saçmalık görmedim yani. kitaba konsantre olupda orda verilmek istenen sosyal mesagı,çıkarılması gereken sonucu o okuyucunun kendine has objektifinden bakıpta hakkıyla baş-göz edemiyorum bile. kendi düşüncelerim -ceeee! diye giriveriyorlar araya. lan hişşt çekil lan bi git yaa allaalaa desemde yok işte yok gitmiyolar bildiğin sabote ediliyor her bu tür girişimim.
dikkat toplayıcı ilaç varmış. kullanmışlar beğenmişler tavsiye bile ettiler. en nöbetçi eczaneden gidip alacağım hemen. dikkat kesilebilmek için. demem o ki dikkat edin yani. attention please! :D iheuha
bide başlık diye yazdığım şeyi kendime ithaf edeyim dur ya. her ithaf hakkım saklıdır. çünkü.

9 Mart 2009 Pazartesi

cısssss !!! dokanma !

beyin hücrelerimin canları çooook sıkılıyor şu günlerde.
bu geçmeyen baş ağrımı düşününce kafamın içinde ordan oraya koşuşan,duvarları tekmeleyen,taklalar parendeler atan,birbirine yumruklar fln savurup orasını burasını yaralayan hücrelerim geliyor gözümün önüne.
çok şımarıklar . baş edemez oldum valla.

3 Mart 2009 Salı

"Ben mutlu bir kızdım önceden."Bunların bir önemi yok.Bu zor bir donem ve aci veriyor.Bu cok uzuyor..Beni boyle alistirmadiniz.Yaptigin her bir kumdankaleyi bozan su sonrasi tekrar kuramiyorsun bile yenisini.Ayaga kalkmak.Tek tek.Ve itinayla.Bu boyle olmamali.Hicbirsey istemiyorum yuzume bakmandan baska.Oylece duruyorsun.Bu yeni degil cunku sen de oyle.Bu nasil anlatilir bilmiyorum.Buna hangi bir "ben"im uzulmez bilmiyorum.Hicbirsey bilmek istemiyorum.Cevap verememek degil benim problemim.Bilindikleri karsima koyamamak.Seni cok ozledim.Nasil gecer bilmiyorum.Burdan baslamiyor Merve.Burdan hic baslamadilar.Olmayan pencerelerinde beklemek.Hep gelmis gibi sonunda.Hep gelirmis gibi.Bu bir ceza degil.Bu ogretmiyor.Bu uzuyor.Ve hala,olan her bir kotu gun,beni bir sonrakinin ne kadar kotu olacagina inandiriyor.Kosmak istiyorum,buyudugum eve.Ayak sesleri beni olduruyor her gecmeyen gun biraz daha fazla.Uykularimi boluyor ayak seslerin.

22 Şubat 2009 Pazar

.tamamen çalıntı

Bazı insanlar, çevrenizdekilere sürekli onları sevdiğinizi söylemediğiniz için sizi kasıntı sanarlar. Kasıntı da değil aslında. Daha çok götü kalkık olursunuz onlar için. Burnundan kıl aldırmayan biriymişsiniz gibi düşünür, size o şekilde davranırlar. Sırf bu yüzden. Sırf onlar gibi "seni seviyorum" ları, "seni çok özledim" leri 7/24 ağzınıza sakız yapmadığınız için. Ayrıca "söylemek"ten kastım yazılı olarak yapılanlarda değil. Nette, msnde, kişisel profillerde sürekli yazılan "seni seviyorum" naraları veya o sevimli kalp ikonları 5 para etmiyor zaten. O gibileri genelde okuyanlara "bunlar çok yakın arkadaş" veya "bunların arası çok sıkı" dedirtmek için yazılır. İnsanlar artık arkadaşlarının doğum günlerini bile Facebook 'dan kutluyor, ötesi var mı? Yok. Ben kişilerin yüzüne karşı söylenenleri kastediyorum.
Ve inanın bana sürekli bunu yapmadığınız için ne götünüz kalkık olabilir, ne burnunuzdan kıl aldırmayan biri olursunuz, ne de kasıntısınızdır. Çünkü siz doğru olanı yapıyor oluyorsunuz.
O kadar kolay olabilir mi sevmek. Günümüzde "seni seviyorum" cümlesi o kadar bayağılaştırılmış durumda ki, insanlar artık herkesi sevebilir hale gelmiş. Bir insanın 600 tane arkadaşı olabilir mi? Hadi olduğunu var sayalım. 600 kişiye de "seni çok seviyorum" demesi normal midir? Buna inananlar, aynı şekilde karşılık verenler kuş beyinli değil midir? Veya hangi mantık veya düşünceyle yapılıyor bu? Neden insanlar artık böyle şeylere gerek duymaya başladılar bilmiyorum. Bu nasıl bir anlayış biçimi olabilir onu da bilmiyorum. Bildiğim tek şey bir çoğunun işinin, gücünün ve hayatlarının yalan olduğudur. İşte bu yüzden günümüzde ilişkiler ve evlilikler kısa sürüyor ya zaten.

Annelerinize babalarınıza sorun bi bakalım, -sizin gibi 20 günlük arkadaşlarına da değil- canlarından çok sevdikleri insanlara "seni seviyorum" diyebilmek için kaç takla atıyorlarmış. İnsanlara güvenebilmek, onları sevebilmek ve bunu onlara söylemek hiç de sanıldığı kadar kolay değildir esasında. Ama don değiştiriyormuşcasına rahatlıkları ile beni benden alıyorlar değerli gençler. Artık basitliğin bu kadarı yani.

21 Şubat 2009 Cumartesi

.bir bağımlılık

Yasmin Levy-Naci en Alamo

busted!

bence ne yaptığınızdan ne istediğinizden sizin bile haberiniz yok ! oh be ! söyledim kurtuldum. tutarınızı saçından tutup peşiniz sıra sürükleyebildiğiniz vakit, tutarlı bir bireyim ben diyebilip bu dediğinizde tutarlı olabildiğiniz vakit, benim-onun-bunun gözüme girmek için değil kendi gözünüzden düşmemek için yaşayabildiğiniz vakit, bu dediklerimin bencelerini atıp kendinizce bir sizce ye çevirebildiğiniz vakit, herşey için o artık çok geç denebilen her geçliğe uyabilen vakit, yani kısaca başka vakit başka yerlerde başka insanlarla olunabildiği vakit, bunun kısası uzunu olmaz zaten bunca vakit de asla aynı vakte sığmaz ımı anlayabildiğim vakit,
işte o vakit,
beni hala anlamamış olacağınızı şimdiden biliyo olmaktan hayır hiç üzgün değilim.

16 Şubat 2009 Pazartesi

bir post-it notu

Kalbimi açayım ki,kalplere yerleşeyim...

11 Şubat 2009 Çarşamba

dün sabaha karşı kendimle konuştum.
ben hep kendime çıkan bir yokuştum.
yokuşun başında bir düşman vardı.
onu vurmaya gittim kendimle vuruştum.

Ö.A.

6 Şubat 2009 Cuma

fill in the blanks.

Filling the blanks seems so easy from time to time. When you’re at school your teacher makes a quiz and gives random words to put in the right place between the sentences. You just fill in the blanks. You fail or you succeed. Success is easy if you study. It is just one step ahead.

But in life, it’s not that simple. There’s no book you can read to learn how to fill the gaps. But the inevitable end is the same.
You either fail or succeed..

Someone to love, a school to go, a job to earn some money, friends to hang out with, a family to lean on, a house to live in, alcohol or drugs to have fun or to kill time, some make-up to feel better, eating veggies and drinking milk to feel healthier, sometimes a melodramatic movie “ an excuse to cry” when you’re sad, maybe a just a nice, sunny day to hang out with your beloved friends to smile, nite clubbin’..

That's about it right? I have all of these. I really do!

See, i’ve filled most of the blanks in my life. Mission accomplished and nicely done! What else could someone want for life? A Convertible? More money? More lovers? All are possible. Believe me! Not that hard to reach.

Lets take a close look to these blanks of mine.. As i’ve filled most of them, i should have been satisfied and happy, right?

But i’m not.

I can not figure out why this giant black hole standing beside me even exists!!

Hellooo ?!! I’ve filled a lot! So what the fuck is this ?! Oh,and you see it's still in progress. Getting bigger. Damn! How am i supposed to fill this one? I must have made a mistake while doing the match up.
Let’s try again.

A lover to hang out with, a family to love, friends to drive, alcohol and drugs to lean on, some make-up to kill time, veggies and milk to cry?
It seems i will fail on this one.

Fuck it! Who cares anyway?!
Sometimes, even i dont..

31 Ocak 2009 Cumartesi

Heeey dur taxi!!

herkes gibi benim de canımın sıkkın olduğu günler olabilir.sadece fark şu ki açık açık mutsuzum diyebiliyorum.üstelik ergenlik sürecim biteli baya zaman olmasına rağmen.
-sabah uyandım,kalbim ağrıyordu.
-kahvaltı yapmadım,çünkü kalbim hala ağrıyordu.
-biraz oturup sanal alemde sörf edeim meşk edeim dedim,kalbim uyuşmuştu.
-hayat devam ediyorum dedi.nanik dedim.

sevgiler..

9 Ocak 2009 Cuma

tutku? tutuklu?

-birbirine karşılıklı ve sırayla zarar verme, can acıtma dürtüsü, kendini bu döngüden ilk kurtaran mutlu diğeri aşık mı olur.
-bir şeyleri ölesiye istemenin ulaşınca aynadaki buhar gibi bitivermesi.
-her şeyin fazlası.
-insana saçma şeyler yaptırması.
-vazgeçemediğin, durup durup huzurunu kaçıran bir duygun. hayatın berrak bir kıvama kavuşmuşken, geçmişin denen o kutudan pörtleyip önüne sıçrayan yaylı bir jokerdir tutkun. esiri olduğun, bilinçaltının söküp atamadığı bir enfeksiyondur. öksürürsün arada bir.. rüyana girer hastalığın. yine üzülürsün, yeniden düşünürsün, gönlün yine bir tökezler. ama adı "tutku"dur.. sana bir şey katmayacağını hatırlar, hayatına devam edersin.
-yeniden canlanmayan tutku: uzuunca süre birlikte olup: hala "biz hala ilk günkü tutkuyla birbirimizi seviyoruz.." diyenler yalan söylüyor? : tutku diil o duygu: aşk filan, ya da alışkanlık-ki, kolay kolay vazgeçilemiyor alışkanlıklardan:
ama tutkudan yoksundur alışkanlıklar..
-huzura öfkeli, dinginliğe kızgındır.yarı deli duygular bütünüdür.diken üstündedir hep, rahata gelemez pek.
-saplantı?
-tutku yoksunu insanlar vardır bi de.. herşey renksizdir onlar için, tadları yoktur, kokuları yoktur, sıkıcıdırlar.. heyecandan bi haber, sıkıcılık had safhada.. bazen canlarını acıtıp, yaşıyor musun sen, hı?? diye sormak gelir içimden, o kadar ölüdürler gözümde çünkü..
-tutku duyduğunuz kişi ya da edim, her neyse onu "tutar"sınız. onu tuttuğunuz sürece akıp giden zamanı durduruyor, ölüme meydan okuyor gibi hissedersiniz. tutku boş bir yalvarıştır. herşeyin bir sonu olduğunu kabul etmeyen insan gönlünün mantıksızca direnişidir.
-yapmamak gerektiğini bile bile yapmaktır. dünyayı tutarlılığın sıkıcılığından kurtaran, insanı farklı kılan, yaşamı o kendine has karmaşa ve anlaşılmazlığa sokandır. düşünüp taşınıp bir doğruya tutunduktan sonra 'sikerim' deyip yaşamaya bakmaktır, gamsızlıktır.
-mantığın tersi, maymun iştahlılık. insanı insan edendir. mojo dur, inattır,"yapma, uslu dur" diyen içindeki sese bir tane çakandır.

5 Ocak 2009 Pazartesi

retro aşklar bahanesi


Bütün gerçekleşen hayalleri ve kırıklıkları dolunaya denk geldi. Bir dolunayda saçlarını kestirmiş sevdiğine rast geldi, olacak iş değildi ama hangi iş olmuştu ki?

4 Ocak 2009 Pazar

final haftası semptomları vol.1 =)))

*Mena :
hahaaa hahaaa ksmmm "biri bana gelsin" die bişe var şuan tv de ahahaha

' casPer ':
eveet günaydın:D
' casPer ':
ferhatçııım sunuoo
*Mena :
hani şahan yabsa ancak böle b isim olablrdi ahaha çok güldm yaa:D

' casPer ':
sen ferhata odaklan
' casPer ':
biri ona gelsin o da biziz
*Mena :
hee demet çığırıo
*Mena :
hani mutluluktu bu aşkın sonu cansu
' casPer ':
o neymiş yauu

*Mena :
ney
*Mena :
mutluluk mu

*Mena :
bende bilmiorum
*Mena :
ahahahahaahahahhahahahaha

*Mena :
kendm dedm kendm koptum ahahaahaa

casPer ':
eeuehuee ay mirivk gece gece noluosun hahahaha

' casPer ':
biri bize gelsin o da ferhat sensin o zaman
' casPer ':
ben programa faks çekecem:D
*Mena :
hahaa
*Mena :
böle b pankart açmak isterdm bak stüdyoya gidip:D
' casPer ':
euheuehu açalımmı lan şubatta b gidip geliriz prorgama:D
*Mena :
evet emös die gitmişken onuda çıkarırız aradan:D
' casPer ':
yaa ben giderim gızım:D
' casPer ':
ay ferhat yaa euehuehe ilahi adam seviorum onu
*Mena :
biricik feratımız bizim o
*Mena :
gülümüz
' casPer ':
aşkısı yhaa



---------------------




feratımız sen çok yaşa inşa-allahın izniylen:D:D